11 - Pierre Loti ve fotoğraf
Evet, Loti'nin fotoğrafçılık karşısındaki tutumu, kendi belleğini oluşturan öğeleri, kendi yaşamında bir yığın kanıtı üst üste yığarak hazırlayan özlem çeken birinin tutumudur. Fotoğrafçılık mesleğinden tipik bir seçimin yapılıp bir sergide biraraya getirilmesi, yazarın yerlere, eşyalara, seyahat resimlerine bakışını saptamaya olanak verecektir. Bu, seyredenlerin Loti'nin kitaplarındaki seçici bellekten ve yazarın fotoğraflarındaki öznel bakıştan tanıdıkları anlaşılması güç bir kişiliğin yeni bir sunumunu verecektir. Yazarının edebi yapıtlarına paralel olarak hem ustaca yapılmış hem de heyecan uyandıran bu klişeler dikkate değer bir bakışı sunarlar, şu sözü doğrulayan dâhi bir duygulunun bakışını. "Değişen bir dünyada değişen ruhumu gezdirdim".
Loti'nin bu resimleri o zamandan beri basılarak çoğaltıldı. Ama Loti bu yayınlardan çok kuşku duyuyordu. 15 ağustos 1907'de Henri Duvernois "Je sais tout"nun bir fasikülünde "Pierre Loti'ye ikinci ziyaret"! yayınlıyordu. "Bezgin Kadınlar"ın yukarıda anlatılan bölümünde çağrıştırılan Loti' nin çarşaflı Cenan ile çekilmiş resmi orada basılmıştı.
Loti, "Le Caire" adlı kitaba bir önsöz yazdı. Metin, Charles Lallemand tarafından Gervais- Courtellemont'un fotoğrafları ile basıldı. Yayımcı akademi üyesine övgü dolu metninden dolayı teşekkür eder.
Fotoğrafçılığın resme ve edebiyata garip bir biçimde kaynaştırılması, bir yazar- desinatör tarafından kişisel bir itiraf olarak kavranabilir. Loti hiçbir zaman çizmeyi bırakmasa bile esas olarak 1894 yılından sonra, anılarının öğesi ve edebî eserinin başlıca kaynağı olan günlüğünün yanısıra fotoğrafçılıkla ilgilenmiştir. Yazarın kitaplarını yazmak için fotoğraflarından yararlanmadığı görülüyor. Bu uğraşı ona, bugün birbirinden ayrı iki koleksiyon halinde olan altı- yüzden fazla klişe toplama olanağı vermiş olsa bile ikinci planda kalmıştır. Bugün bu koleksiyonlardan biri Rochefort-sur-Mer şehrindeki Pierre Loti müzesi Pierre Loti evinde bulunmaktadır. Bütünün ayrılması 1969 yılında evi Belediye tarafından alındığı zaman olmuştur. Loti'nin oğlu, bugün torunlarının olan bu koleksiyonun yarısını muhafaza etti. Sayıları dörtyüzün üzerinde olan bu ikinci bütünün Loti'nin seyahatlerinin belirtici niteliği ve esası olduğu görülür.
Teknik olarak koleksiyon iki bölüme ayrılır. Esas bölüm, tek bir cam levhada birleşen benzer iki görünüm şeklinde ortaya çıkan cam üzerindeki pozitifleri, stereosko- bik görüntüleri içerir. Kare şeklindeki bu klişeler esas olarak Türkiye ile ilgilidir. Loti'nin bütün diğer seyahatlerini kapsayan öbür koleksiyon küçük dikdörtgen kâğıtlar halindedir, yazarları onları konularına göre sağlam karton kâğıtlar üzerine yapıştırmıştır. Böylece Çin, Kore, Mısır, vb. fotoğrafları biraraya getirilmiştir.
Bu koleksiyonda Türkiye çoğunluktadır. Bu üstünlük, hiç şüphesiz Loti'yi bu ülkeye ve bu ülkede yaşayanlara bağlayan sarsılmaz bağ ile açıklanır. Özellikle 1903- 1905 yılları arasında İstanbul'da çekilmiş olanlar gerçeğe sadık bir şekilde günlük hayatı yansıtırlar. Boğaz'da demirlemiş olan "Vautour" adlı gemiden ve Eyüp sırtlarından alınan manzaraların yanısıra sokak sahneleri çoğunluktadır. Genellikle gösterilen yerler eski İstanbul'un kalabalık sokakları, yalılar ve Eyüp mezarlığıdır. Böylece oluşturulmuş bütün, diğer serilerde bulamayacağımız bir "fotoğrafik kapak" olan kentin çok ilginç bir panoramasını sunar. Bu görüntülerden bazıları görkemlidir. Eyüp kaldırımları üzerinde köpeklerin yemek yemesi, caminin avlusundaki bir gencin bakışlarındaki şaşırtıcı sabitlik.
Bu seyahat manzaralarına, Loti'nin Hendaye ve Rochefort'daki mülklerinin daha samimi görünümleri ekleniyor. Değişik açılardan alınmış olan Rochefort'daki cami, Orta- Doğu manzaralarında kanıtlanıyor- muş gibi görünüyor. İran'da ya da Türkiye'de çekilmiş bazı resimler, Sacha Guitry'nin bir cami olarak değil de "ateşli bir şekilde cami olma arzusu" olarak yorumladığını ispatlamak için yapılmışlar sanki. Hendaye'da Edmond Gueffier'in dizlerinde poz veren Samuel'in (Loti' nin oğlu) resimleri gibi birkaç özel resim, Loti'nin fotoğrafik resimde gösterdiği ve "Acıma'nin ve Ölüm'ün kitabı"nda ifade ettiği tapınmayı gösterir.
Birçok sergi ve eser Pierre Loti'nin desinatörlük yeteneğini daha iyi tanıtma olanağını verdi. 1948'de Claude Farrère tarafından basılan bir başvuru kitabında bu niteliği ortaya çıkmıştır. Bu yeteneği, 1869-1870 yıllarından itibaren gelişmiştir ve o zamanlar malî bir kriz geçirmekte olan ailesine ek bir gelir kaynağı olmuştur. Taslaklarını, "L'Illustration" ve "Le Monde illustré" gibi Paris dergilerine satıyordu. Bu yeteneğinin ressam olan kızkardeşinden geldiğini görmek mümkündür. Giderek yazarlığının desinatörlüğünü geride bıraktığı görülür. 1885 yılından sonra bu yeteneği tamamen geri planda kalır. 1889'da Hindistan'a yaptığı bir yolculuk sırasında günlüğüne bir portre çizmiştir, 1919'da Alice Barthou için bir yelpazeyi süslemiştir. Fotoğraf denemelerine geçmeden önce de grafik sanatlarına karşı açık bir ilgisi olduğu görülmektedir.
Resim gibi, fotoğrafçılık da aslında yazarın başlıca uğraşlarının içinde değildir. Ondan sonra gelenler, Loti'yi pervasız bir özlemin görüntüsü, ilerleme dışında yaşayan, bilimsel ilerlemede inancı yadsıyan biri olarak belleklerinde tuttular. Örneğin evine elektrik bağlanmasını kabul etmedi. Bu nedenle, fotoğrafçılık yeteneği şaşırtıcı olabilir. Hiç kuşkusuz, fotoğrafçılık Loti için yeniliğe atılan bir adım değildir, ama yüzyıl sonunda görülen estetikçilerin çoğu ile paylaştığı onun kişiliğinin başlıca özelliklerinden biri olan "özlem" den kaynaklanan bir dönemdir. Fotoğrafın kesinliğinin gücü, "Bir çocuğun romanı" olan gençlik anılarının ilk bölümünde gösterilmiştir. "Başlangıçta taze ve karanlık olan kafam, duyarlı camlarla dolu bir fotoğraf makinesine benzetilebilir.
Yeterince aydınlatılmamış şeyler bu kullanılmamış levhalar üzerine hiçbir şey vermezler. Ama onların üzerine canlı bir ışık düştüğünde geniş açık lekelerle çevrilirler ve oraya dışarının bilinmeyen şeyleri kazınır."
Loti, çağın dergilerinde yayınladığı değişik makalelerinde fotoğrafçılığından en iyi bir şekilde yararlanmasını bilir. Hiç şüphesiz bu metinlerin çoğu yazarı belli olmayan belgelerle beraber bulunur. Bununla beraber 1919 yılında akademi üyesi "L'Illustration"a "Türkler ve Ermeniler" başlığı altında yayımlanan bir mektup gönderir. Türk dostluğunu kanıtlamak için yazar fotoğrafik belgeleri de ekler. Fotoğraflar iyi olmadığı için basılamaz, ama altlarındaki yazılar, Loti'ye göre, 1915 yılında Ermeniler tarafından katledilen müslümanları gösterir. Fotoğrafik belgelere verilen bu ağırlık 1913 yılı ocak ayında "Can çekişen Türkiye" adlı yayının kapağında kendini gösterir, bir türk subayının hunharca sakatlanmış yüzünü gösteren İnsan Hakları klişesi şeklinde. Özellikle 1917 yılı temmuzunda "Barbarlar'ın zararı"nda savunduğu tezleri kanıtlamak için fotog- rafik gerçekçiliğin gücünden yararlanır. Bu propaganda broşürü satışa çıkar çıkmaz Dışişleri Bakanlığı tarafından tarafsızlara ve öğrencilere dağıtılır. Savaşın neden olduğu insan dramları, zarar gören tarlalar, yakılıp yıkılan evler, kırılıp geçirilen köyler gösterilir.
Loti, "Bezgin Kadınlar"da, İstanbul-Eyüp mezarlığında geçen bir sahneyi anlatır: "André'nin yanında, peçesini kaldırmadan ağır ağır ortaya çıkıyordu : Nasıl, böyle mi kalacaksınız, kapkara, yüzünüz görünmeden? -Tabi! Siluet gibi. Biliyor musunuz, ruhların bir yüze sahip olmaları gerekmez... Melek çarşafının altından son model küçük bir kodak çıkararak onları çeker: tak! ilk deneme; tak! bir ikincisi..